9 Nisan 2023

RÜYALARDAKİ SIRLAR


Hayatımızın neredeyse üçte birini uykuda geçiririz. Uykunun en önemli fonksiyonu, yıpranan bedenin dinlenmesi ve tamiridir. En ilgi çekici kısmı ise, hiç kuşkusuz rüyalardır. Peki biz rüyalarda gerçekte neyi görürüz? 


Kısaca özetlersek: 1: Kendi bakışımızla, 2: Başka alemleri.


Sondan başlayalım. Günümüzün maddeci bakış açısı, rüyaları ‘zihnimizin bir oyunu’ olarak nitelemekle yetinir. ‘Başka’ bir âleme girildiğini kabul etmez. Oysa hepimiz de görüyoruz ki, rüyalarda daha önce hiç görmediğimiz, hayalimizden bile geçmeyen şeyler görüyor ve yaşıyoruz. Eğer olay basit bir kişisel hayalden ibaret olsaydı, bu mümkün olamazdı.


Örneğin hangimiz, bir dağın tepesindeki krater gölünü, ovadan bakınca görebilmeyi hayal edebilir? Ya da Bavyera ormanlarında otobüsle yolculuk yaparken kurt ulumaları dinlemek, kaç sene düşünseniz aklınıza gelir? Veya yüz metre yüksekten baktığınız bir denizin üzerine düşen yağmur damlalarının yaydıkları halkaları tek tek görebilmek, hayal edilebilecek bir şey midir? (Örnekler benden tabii:) Eğer rüyalar sadece zihnimizin bir oyunu olmuş olsaydı, bu örneklerdeki gibi gerçeküstü yaşantılar yerine gündelik sahneler görmemiz gerekmez miydi?


Hele bazı rüyalardaki geleceğe ve gayba dair işaretler, maddeci bakış açısıyla hiç açıklanamaz. Gençliğimde sevdiğim bir müzik grubunun bir şarkısını, daha Türkiye’ye gelmeden bir ay önce rüyada dinlediğimi bilirim. (Günümüz gençlerine not: 70’lerde Avrupa'da çıkan bir müzik parçasının Türkiye radyolarında çalınmaya başlaması, 2-3 ayı bulurdu.) Bir seferinde de rüyamda meşhur bir sanatçının havaalanında öldüğünü görmüştüm. Uyandığımda rüya tabiri kitabına bakıp anlamını bulmaya çalışırken, gerçekten de o sabah ünlü bir sanatçının havaalanında öldüğünü öğrendim. Tıp Fakültesini bitirip zorunlu hizmet kurası çekeceğim gün ise, bir yakınım bana "Rüyada bana söylediler. Bilecik’i çekeceksin sanırım." Ve kurada Bilecik değil Urfa-Birecik’i çektim. Biraz işitme sorunu vardı sanırım :)


Uzatmaya gerek yok, sizin de başınızdan benzer şeyler geçmiştir mutlaka. Tüm bu olaylar da gösteriyor ki, rüyalarda bizim bilmediğimiz başka bir âleme geçiyoruz. Ve o âlemde çok enteresan şeyleri gözlüyor, bazen de geleceğe veya gayba dair işaretler alıyoruz. İşte bu girilen farklı âleme ‘misal âlemi’ deniliyor. (‘Görüntüler âlemi’ yani.) Ve bu âlemin, berzah (kabir) âleminin bir yansıması olduğu, kabrin de ahiretin yansıması olduğu söylenmiştir.


Bu bilgilerden hareketle şöyle ilginç bir ipucu çıkarmak da mümkündür: “Eğer bugün ölsek, öbür tarafta halimiz nasıl olacak?” diyorsanız, rüyalarınıza bakın. Rüyalarınızda Cennet gibi yerlerde geziyor, huzur hissediyorsanız, muhtemelen ölüm sonrası hayatınız da öyle olacak demektir, gözünüz aydın. Ama tersine, sıkıntılı, karanlık rüyalar görüyorsanız, nerede hata yaptığınızı düşünmenizde fayda var. Yoksa 'öbür tarafta' kötü bir sürprizle karşılaşabilirsiniz.


Zaten uyku, ‘ölümün küçük kardeşi’ olarak nitelenmiştir. Yani biz rüyalarda, ölünce gireceğimiz âlemin sığ sularında ufak bir tur atıp dönüyoruz. Buna işaret eden bir ayetin mealine bakalım: “Allah ölüm esnasında ruhları alır, ölmeyenlerin ruhunu da uykuda alır. Ölümüne hükmettiğini tutar, ötekini belli bir vakte kadar tekrar salar.” (Zümer-42) O yüzden, kabir hayatının, hatta ahiretin püf noktalarını merak edenler, uyku ve rüyalara dikkat ederlerse ilginç ipuçları bulurlar. 


Bir nokta daha: Cennet’teki nimetler için Kur'an'da hem ‘dünyadakilere benzer’ denilir, hem de ‘hiç bir göz görmemiş, hiç kimsenin kalbine doğmamıştır.’ diye tarif edilir. Peki bu ikisi birden nasıl gerçek olabilir? İşte bunun cevabını da rüyalar verir. Yukarıda bahsettiğim deniz rüyasını hatırlayın. O rüyada gördüğüm deniz masmavi idi. Evet, her deniz gibi maviydi ama, ben bugüne dek öyle mavi görmedim. Hiçbir maviden de öyle lezzet almadım. Yani hem benzer, hem de bambaşka. Ya da rüyada Cennet kadınlarını görenler, hep aynı şekilde tarif ederler: “Eli, ayağı, kaşı, gözü ile bildiğimiz gibi bir kadındı. Ama böyle bir güzelliğe ben dünyada rastlamadım.” Yine hem benzer, hem de bambaşka.


Şimdi rüyaların kişiliğe bakan yönüne geçelim. Evet, rüyalarda misal âlemini görürüz ama, kendi gözümüz, kendi ‘gözlüğümüz’ ile görürüz. Beyaz bir objeye kırmızı gözlükle bakınca onu kırmızı görmek, gözlük kirliyse, baktığımız her şeyi kirli görmek gibi, misal âlemindeki gözlemlerimiz de kendi ruh halimize bağlıdır.


Kimimizin kalbi temizdir, rüyaları pırıl pırıl olur; kimimiz gergindir, rüyalarında kavga eder durur. Kimimiz ruhen gelişmiştir, aylarca sonra olacak şeyleri bile görür; kimimizin ruhu hamdır, ancak bir gün sonra olacak olayları görebilir.


Hatta dikkat ederseniz, rüyada görünen obje ve semboller bile, bizim normalde meşgul olduğumuz konularla ilgilidir. İşte bu sebeple, en sıradan rüyaların analizi bile, kişiliğe dair ipuçları taşır. Yani bir rüya hem mana âlemindeki olaylara ve geleceğe dair işaretler içerir, hem de aynı anda kişilik özelliklerini açığa vurur. O yüzden rüyaları kesin hatlarla ayırmak, bir kısmının sadece geleceğe veya gayba işaret ettiğini, bir kısmının ise sadece kişiliği ve iç çatışmaları gösterdiğini düşünmek, çok doğru olmaz. Her rüya, iki işi birden yapabilir. Tabii ki bu ilmi bilenler tarafından yorumlanmak kaydı ile.


Soru: Bazı rüyaları hatırlamıyoruz. Neden?


Cevap: Her insan gece boyunca yaklaşık 1,5-2 saatte bir rüya görür. Ama çoğu zaman sadece son görülen rüya hatırlanır. Hatırlanmayan veya hatırlansa da anlaşılmayan rüyalar ise boşa gitmez, merak etmeyin. Onlar da ruhumuza mesajlarını iletirler, ama bilinçaltı düzeyinde. Yani mesajı alırsınız, ama farkında olmazsınız. Zaten Allah hiçbir şeyi boşuna yaratmaz. Hatırlamadığımız rüyalar da boşa gitmiş değildir. 


Bir soru daha: Rüya ile amel edilir mi?


Cevap: Rüyaların hayallere açık olması sebebiyle, rüya ile amel edilmesi çok önerilmemiştir. Ancak peygamberimize gelen vahiylerin ilk 6 ay (yani peygamberlik süresinin 1/40'ı) rüya yoluyla geldiği bilinmektedir. Ve yine aktarılır ki, Resulullah’ın (asm) ashabına ilk öğrettiği şeylerden birisi ‘istihare’ imiş. Yani bir konuda kararsız kalan kişinin, belli bir namaz ve dua sonrası rüyaya yatması. Dolaysıyla tabii ki rüya ile amel edilebilir. Peygamber sünnetidir hatta. 


‘Amel edilmez’ denilmesinin sebebi, bu işi abartmaya karşı bir uyarı olsa gerektir. Zira bazıları, Kur’an ve sünnetteki açık hükümlere karşın, illa da rüyalarına göre (tabii kendi yorumları ile) hareket edebiliyorlar. Böyle kişilerin uyarılması tabii ki gereklidir. Ama faraza rüyada Resulullah’ı (asm) gördünüz ve size kitap ve sünnete de aykırı olmayan bir şey tavsiye etti diyelim. Bu tavsiyeyi uygulamayacak kimse var mıdır, söyler misiniz? Ve eğer “Rüyalar yanıltır.” diyorsanız, Resulullah sizin rüyanıza, sizi yanıltmak için mi girdi yani? 


Resulullah’dan bahsetmişken, dikkatimi çeken bir ayrıntıdan da söz etmek isterim. Peygamberimizi rüyada gören insanların anlattıklarına bakarsanız, hepsinin de (temel özellikler aynı olmakla beraber) ayrıntılarda hayli farklı bir portre çizdiğini görürsünüz. Aktif ve konuşkan birisinin rüyada Peygamberimizi canlı, atak bir kişi olarak görmesi, korkuları olan birisinin ise, ‘ürkütücü derecede heybetli’ olarak tarif etmesi, gözlediğim bazı örneklerdir. Zira dediğimiz gibi, herkes o âlemi kendi gözlüğü ile görür.


Son bir not: Tarih boyunca, rüyalarda girilen âlemin görkemini, etkileyiciliğini gören bir çok kişi muhtemelen şu soruyu sormuştur: “Asıl hayat, rüya alemindeki hayat olmasın? Yoksa bu hayatta uykudayım da, rüyada gerçek âleme mi uyanıyorum?” Bence de üstünde düşünülmesi gerek.