18 Mayıs 2023

CİNLERDEN KORKMAK


Soru: Cinlerin varlığı Kur'an’da açıkça ifade ediliyor. Peki ama, bunun bize bildirilmesinde bir gariplik yok mu? Allah bize neden cinlerden bahsediyor ki? Cin korkusu yüzünden psikolojik problem yaşayan onca insan var. Hem biz cinleri görmediğimiz halde, onların bizi görmeleri, adaletsiz bir durum değil mi?


Cevap:


1: Kur'an hem insanlara, hem de cinlere hitaben inmiş bir kitap olduğu için, cinlerden de bahsetmesi ve onlara da seslenmesi gayet doğaldır.


2: Cinlerin de (insanlar gibi) iyisi de vardır, kötüsü de. Hepsini şeytan gibi görmek yanlıştır. Hatta bazı cinler, sevdikleri insanlara yardım edip onları korurlar bile.


3: Cinlerin ‘ifrit’ denilen pek az bir kısmı insana zarar verebilecek güce sahiptir. Çok büyük bir çoğunluğu, bizim için risk oluşturmayacak kadar zayıftır. Evde dolaşan bir kedi gibi bile düşünebilirsiniz.


4: Onların bizi görmeleri, bizim ise normalde onları göremememiz konusuna gelirsek: Önceki maddeden devam edelim. Onlar genelde bizden çok daha zayıftırlar. Örneğin sıradan bir cin, sizi istese bile öldüremez. Ama bir insan istemeden bir cinin ölümüne yol açabilir. Hadislerde buna dair çok rivayetler vardır, bilirsiniz. O yüzdendir ki “Sizin onlardan korktuğunuzdan daha fazla, onlar sizden korkarlar.” denilmiştir. Bu yüzden, bazıları korkudan, onların adını anmamak için '3 harfliler' dedikleri zaman espri yaparım: "Belki cinler de (bizden korkmalarından dolayı) bize ‘5 harfliler’ diyorlardır."


Yani biz, güç farkı sebebiyle, bilmeden onlara zarar verebildiğimiz için, Allah onların bizi görmelerine izin vermiştir ki kendilerini bizden korusunlar. Örneğin bir filin bir kurbağayı görmesi zordur. Zaten görmesi gerekmez de. Zira o ufacık hayvanın file zarar vermesi imkansız gibidir. Ama bir kurbağa, fili mutlaka görür. Zira fil kolayca onu ezebilir.


Benzer biçimde, insan en son yaratılan ve manevi potansiyeli en yüksek canlı olduğu, cinler ise insana kıyasla daha basit ve zayıf olduğu için, biz genellikle onları görmeyiz, ama onlar bizi görebilirler. Bu da Allah’ın rahmet ve adaletinin bir tecellisidir aslında.


Tabii (az bulunsalar da) ‘ifrit’ denilen, insana zarar verebilecek, tehlikeli cinler söz konusu olduğunda, korkmakta haklı olabiliriz. Ama abartmaya da gerek yok. Şöyle bir örnek vereyim: Bulunduğumuz semtte birkaç tane kiralık katil yaşıyor olabilir, değil mi? Ama bu ihtimalden dolayı sürekli korku hissetmeyiz. Zira onlara bulaşmadığımız takdirde, bize zarar vermeleri beklenmez. İfritleri de bu gözle görebilirsiniz. 


Hem unutmayalım ki, bu dünya Cennet değil, sınav meydanıdır. Burada hiç bir sorun olmasaydı, ne sınav olurdu, ne de kimse Cennet’i arzu ederdi. Tabii ki sınav meydanında bazı sıkıntılar, korkutucu veya üzücü şeyler olacak. Ve insan maddi-manevi kırılgan ve hassas bir varlık olduğu için birçok şey onu üzüyor, korkutuyor. İşte bu halden tek bir çıkış yolu vardır: Zayıflığını ve muhtaçlığını kabullenip, sonsuz kudret ve rahmet sahibi rabbine sığınmak.


O yüzden Allah bu dünyada insanları tedirgin edecek, korkutacak nice şeyler yaratmıştır; depremler, yangınlar, hastalıklar gibi. Ta ki rablerine sığınsınlar, kibirli bir firavun gibi değil, gerçek bir kul gibi yaşasınlar.


Örneğin bir hadiste Peygamberimiz (asm) dünyanın sonuna doğru, ahir-zamanda, eski devirlerde olmayan yeni hastalıkların çıkacağını haber vermiş. Nitekim AIDS, Covid gibi yeni hastalıkları hepimiz görüyoruz. Bunun bir hikmeti şu olsa gerektir ki, tıp ilerleyip bilinen hastalıklara çözüm bulunduğunda, insanlar gevşekliğe kapılmasınlar ve çevrelerinde daima Allah’a sığınmalarını netice verecek, tedirgin edici hastalıklar bulunsun.


Cin konusu da aynı bunun gibidir. Normalde bizim görmediğimiz, ama bizi görebilen ve nadir de olsa bize zarar verebilen cinlerin Kur'an’da haber verilmesi de, insanı gevşeklikten kurtarıp rabbine yöneltmeye yarar. Hatta şeytanın yaratılması bile, benzer bir hikmet içerir. Allah şeytanı, insan ondan Allah’a sığınsın diye yaratmıştır bile diyebiliriz.


Bir de tersini düşünelim. Farz edelim ki şeytan yaratılmamış, cinler yok, hastalıklar yok, felaketler yok, herkesin keyfi yerinde. Bu konumdaki insanlar Allah’a yönelir miydi sizce? Yoksa “Her şey yolunda, sorun yok, yardım gerekmez. Ben kendi işimi hallederim.” gibisinden bir gevşekliğe, hatta küstahlığa mı düşerlerdi?


Kısacası, Allah her işini hikmetle yapar. İlk anda çirkin gibi görünen şeylerde bile sonsuz rahmeti ve adaleti tecelli eder. Zaten onun korumasına sığındıktan sonra, ne cinler, ne de şeytanlar insana bir zarar veremezler.