1 Kasım 2023

BEYNİMİZİN NE KADARINI KULLANIYORUZ?


Yaygın bir söylenti vardır, bilirsiniz: “İnsanlar beyinlerinin çok az bir kısmını, ancak %3'ünü kullanıyormuş. Einstein bile ancak %5’ini kullanmış. %100’ünü kullansak, kim bilir neler yapardık?”


Bazılarının çok hoşlandığı, hatta hakkında filmler bile çevrilen bu fikir, maalesef bilimsel açıdan doğru değildir. Eldeki veriler bu iddiayı desteklememektedir.


İddianın çıkış noktası, 1890’larda Harward Üniversitesi’nde yapılan bazı araştırmalardır. O çalışmalarda, insanların beyinlerini tam kapasite kullanmaları halinde IQ (zeka katsayısı) değerinin 250’ye ulaşabileceği fark edilmiş, ancak insanların sadece %3’ünün bunu başarabildiği vurgulanmıştır. İşte bu tespit zamanla şekil değiştirmiş ve 'insanların beyinlerinin sadece %3’ünü kullandıkları' şeklinde bir efsaneye dönüşmüştür.


Ayrıca bazı araştırmalarda, beynin bazı bölgelerinin gün boyunca çok nadiren aktif olduğunun görülmesi de, bu efsaneye bilimsel bir destek gibi kabul edilmiştir. Oysa beynin bazı bölgelerinin çoğu zaman aktif olmaması, o bölgelerin potansiyelinin kullanılmadığı anlamına gelmez. Nitekim dişlerimizi de 24 saat boyunca sürekli kullanmıyoruz.


Ayrıca, eğer beynimizin faraza %10’u kullanılıyor, %90’ı kullanılmıyor olsaydı, beyin dokusunda oluşan hasarların çok büyük bir kısmı, kişiye herhangi bir zarar vermezdi. Zira beyindeki bir doku yıkımı, %90 ihtimalle beynin ‘kullanılmayan’ bir bölgesine denk gelir ve hiçbir etki yapmazdı. 

Oysa araştırmalar göstermiştir ki, beynin herhangi bir bölgesinin hasar alması, bedensel veya zihinsel işleyişi mutlaka az-çok bozmaktadır. En küçük, hatta milimetrik beyin hasarları bile, çok ciddi problemlere sebep olabilmektedir.


Zaten son zamanlarda gelişen görüntüleme teknikleri, bu efsaneyi iyice çürütmüştür. Pozitron Emisyonlu Tomografi (PET) ve Fonksiyonel Manyetik Rezonans Görüntüleme (FMRI) gibi tekniklerle görüldü ki, beynin en sakin hali zannedilen uyku esnasında bile, hemen her beyin bölgesinde belli bir miktar aktivite vardır. Hatta gelişen bazı teknolojilerle beynin neredeyse her hücresinin çalışması incelenebilmektedir. Bu tip araştırmalarda, beyinde kullanılmayan tek bir hücreye bile rastlanmamıştır.


Zaten vücudumuzda görevini yapmayan her organ, zamanla bozulur ve erir. Örneğin bir insan kaslarını yeterince çalıştırmazsa, ‘kas erimesi’ ortaya çıkar. O yüzden, faraza beynin büyük kısmı kullanılmıyor olsaydı, beyinde de bu tip bir erime-kaybolma olması gerekirdi. Oysa böyle bir şey gözlenmiş değildir.


Hepsinden öte, böyle bir iddia, yaratışında zerre kadar israf etmeyen Allah’ın hikmetine iftira anlamına bile gelebilir. İnsan vücudundaki en minik kıvrımların, en küçük hücrelerin bile bir görevi vardır, biliyoruz. İşe yaramayan hiçbir uzvumuz, hatta hücremiz bile yok. Üstelik çoğu, aynı anda birçok görevi birden yerine getiriyor. Bu israfsızlık da gösterir ki, en önemli organlarımızdan olan beynin, milyarlarca insan tarafından kullanılmayan, yani faydasız bölgelerinin olması, boş bir iddiadır.


Üstelik beyin, vücudumuzdaki en masraflı organdır. En çok glikoz tüketen organdır. Bu glukozun büyük bir kısmının, işe yaramayan bölgeler için (boşuna) harcandığını düşünmek, tüm bedende geçerli 'ekonomik çalışma' prensibine zıt ve mantık dışıdır.


Sonuç olarak, geçerli bilimsel görüş şudur ki, hemen bütün insanlar beyinlerinin tamamına yakınını kullanırlar. Beynin kullanılmayan hiçbir noktası yoktur. Kimi koşulda bazı bölgeler daha fazla, bazı bölgeler daha az çalışıyor olabilir. Ancak bu, kullanılmama anlamına gelmez. Olsa olsa yeterince etkin kullanmamaktan bahsedebiliriz. Nitekim tarihte iz bırakmış dahi insanların esas farkları, IQ seviyelerinin 300 civarında olması değil, sahip oldukları merak, yoğunlaşma, araştırma gibi yeteneklerini gereksiz yerlerde harcamayıp anlamlı hedeflere yöneltmeleri, doğru şekilde kullanmalarıdır. Hedeflememiz gereken şey budur.