4 Kasım 2023

ÇOCUĞUM HAPÇI OLMASIN


Günümüzde extasy, meth gibi psikoaktif maddeleri kullanmanın özellikle gençler arasında giderek yaygınlaştığını biliyoruz. Bu sebeple aileler çocuklarını bu tehlikeden uzak tutmak için sıklıkla bize danışıyorlar: "Çocuğumu nasıl koruyabilirim?"


Hemen, cevabın iki şıklı olduğunu belirtelim. Çocuk ergenlik çağına girmişse başka, girmemişse başka strateji izlemeniz gerekir.


Eğer henüz ergenliğe girmemiş bir çocuktan bahsediyorsak, işimiz hayli kolaydır. “Yavrum, uyuşturucu-uyarıcı haplar kullanma. Çok tehlikelidir. İleride pişman olursun.” dersiniz, çocuğunuz da “peki” der ve konu kapanır genellikle. Zira ergenlik öncesi dönemde çocuk, anne-babasını dünyanın merkezi bilir ve sözlerini doğru kabul eder. Tabii bu söylediğimiz, normal şartlar için geçerlidir. Ailede, mahallede veya çocuğun okulunda ciddi sorunlar varsa, zaten nice (ve daha büyük) problemler kapıda demektir. Ama normal şartlarda ergenlik öncesi bir çocuk, ailesi yeterli uyarıları yapmışsa, bu konuda kolay kolay sorun yaşamaz.


Fakat ergenliğe girmiş bir çocuktan, yani gençten bahsediyorsak, şartlar değişir. Gerçi bu şıkkı da ikiye ayırsak yeridir. Zira kızlarda iş yine nisbeten kolay sayılabilir. “Kızım, sana güveniyorum. Öyle pis alışkanlıklara bulaşmazsın, biliyorum.” derseniz, risk çok azalacaktır. Zira bir genç kız için, anne-babasının onu ne gözle gördüğü, çok önemlidir. Ona güveninizi ve desteğinizi hissettirirseniz, en çirkin ortamlarda bile kalsa, “Anne-babam bana güveniyorlar. Onları mahcup etmemeliyim.” deyip kendisini koruyacaktır.


Yine aynı özellik sebebiyle, kız çocuklarına negatif yaklaşmanın çok riskli olacağını da vurgulayalım. "Yoksa sen madde mi kullanıyorsun?" türü bir yaklaşım, kızların "Demek ki bana güvenmiyorlar. Demek ki ben 'kötü'yüm." diye düşünmelerine ve 'battı balık yan gider' demelerine yol açabilir. Kızlar sevilerek ve yönlendirilerek eğitilirler, unutmayalım.


Ama eğer çocuğunuz genç bir erkek ise, işiniz biraz zordur. Zira genç erkekler burunlarının dikine gitmeyi severler. Özellikle de ergenlikle beraber, anne-babaya itaat değil, başkaldırma yönelimi ağır basmaya başlar. Hatta ailenin koyduğu yasaklar, onların heveslerini artırabilir bile.


O yüzden ergenliğe girmiş oğlunuzu artık farklı bir birey olarak kabul edip, o şekilde yaklaşmanız gerekir. Bu durumda kendinize “Bir başka insanı, sevdiğim bir dostumu, zararlı bir alışkanlıktan nasıl koruyabilirim?” diye sorun. Doğru cevap, zorlamak, jandarma gibi takip etmek değil, bilgilendirmek ve öğüt vermektir tabii ki.


Peki öğüt vermeyi nasıl yapmalıyız? Uygulayabileceğiniz en pratik yöntem, 'kendinden başlamak'tır. Bir örnekle açayım: 


Bir arkadaşım bana ergenlik çağındaki oğluyla ilgili tedirginliğini aktarmıştı: “İnternete çok giriyor. Onun adına korkuyorum. Ya sapıkça sitelere girip çirkin şeylere merak salarsa?”


Ona sordum: “Sen öyle sitelere giriyor musun?”

“Tabii ki hayır.” dedi.

“Neden?” dedim.

Sebeplerini anlattı.

“Güzel.” dedim; “Bu sebepler seni o tip sitelerden uzak tutuyorsa, bunları oğluna da anlat. O da uzak duracaktır.”

“İşe yarar mı acaba?”

“Sende işe yarıyorsa, onda neden yaramasın? Oğlun zeka özürlü mü, anlamaz mı?”

“Yoo. Akıllı çocuktur.”

“Peki kılık değiştirmiş bir şeytan mı? İlla bir kötülük yapmak için fırsat mı kolluyor?”

“Hayır, hayli iyi kalplidir.”

“Zeka özürlü değilse anlar, şeytan ruhlu değilse de uygular. Neden tedirgin oluyorsun ki? Tabii eğer sunduğun sebepler, gerçekten tutarlı ve mantıklı ise ve seni de gerçekten koruyabiliyorsa.” dedim. Hak verdi.


Bir örnek daha vereyim:

Bir aile, lisede okuyan oğullarını bana getirmişlerdi. Delikanlı son zamanlarda dersleri tümden boşlamıştı ve “Okuyup da ne olacak? Ben mafya babası olacağım.” diyordu. TV dizilerinden etkilenmişti muhtemelen. Aile uzun süre oğullarını ikna etmeye çalışmış ama başarısız olmuşlardı. Bana geldiler, “Mafyaya girmenin kötülüğünü, okumanın faydalarını siz anlatın lütfen.” dediler. 


Gençle baş başa kaldığımda ona şöyle dedim: “Okulu bırakıp mafyaya girmek istiyormuşsun. İlginç bir fikir gerçekten. Bana anlatsana, mafya olmanın ne avantajları var? Eğer güzel bir şeyse, ikna olursam, ben de mesleğimi bırakıp sana eşlik ederim, yeminle.”


Delikanlı hevesle anlattı:

“1: Hayatım heyecan dolu geçer.

2: Kısa yoldan köşeyi dönebilirim.

3: İnsanlar önümde eğilip elimi öperler.”


Söyledikleri üzerine bir süre ciddi ciddi düşündüm ve aklıma gelenleri onunla paylaştım:

“1: Heyecanlı olacağı kesin ama, korkulu olacağı da kesin. Sürekli sevdiklerimin başına bir şey gelmesinden korkmak, hiç hoş bir duygu değil.

2: Kısa yoldan köşeyi dönmek mümkün ama, yine kısa yoldan sıfırı tüketmek de mümkün, unutmamak lazım.

3: Evet, bazıları benim elimi öper ama, benim de bazılarının elini-ayağını öpmem gerekir mutlaka.

Mafya olma fikri bana hiç çekici gelmedi delikanlı. Ben yokum bu işte.”


Başka da hiçbir şey söylemedim, hiçbir şey. Ve on gün sonra haber geldi. Derslerine çalışmaya başlamıştı. 


Konuyu keyif verici maddelerle sınırlamak yerine genel yaklaşımı anlattım. Zira örnekler üzerinde düşünürseniz, başka birçok konuda da işinize yarayabilirler.


Son olarak keyif verici maddelere dair bazı tıbbi bilgileri hatırlayalım. Bu maddelerin bazılarının tek kullanımda bile bağımlılık yapabildikleri, birçok sağlık sorununa sebep oldukları, hatta ölüme bile yol açabildikleri biliniyor. Hatta kullananlar da biliyor bunları. Peki tüm bunları bildiği halde, yine de bu maddeleri kullanmayı düşünen bir genç, bu seçimini nasıl izah eder sizce?


Söyleyecekleri muhtemelen şunlar olacaktır:

1: Arkadaşlarım kullanıyor. Kullanmayanla dalga geçiyorlar. Dışlanmak ve aşağılanmak istemiyorum.

2: İnsan ister istemez böyle şeyleri merak ediyor. Hele genç olunca, farklı şeyleri denemek istiyorsunuz doğal olarak.

3: Hem faraza ölsem ne olacak ki? Hayatımın hiçbir anlamı yok.


Bunlara verilecek cevapları ise size bırakıyorum. Konu çocuğunuz ise, biraz düşünüp kafa patlatmaya değer.