7 Kasım 2023

VESVESE HASTALIĞI


-Hoş geldiniz Murat bey. Neydi şikayetiniz?


-Sormayın doktor bey, bende vesvese var. Tuvaletten sonra elimi yıkıyorum. "Acaba mikrop kalmış mıdır?" diye bir daha, bir daha yıkıyorum. Abdestten sonra "Acaba eksik mi oldu?" diye kuşkuya düşüyorum. Yeniden abdest alıyorum. Banyodan çıkamaz oldum.


-Başka?


-Evden çıkarken "Acaba pencereleri kapattım mı? Ocak açık kaldı mı?" diye dönüp yine kontrol ediyorum. Çok zorlanıyorum bu yüzden ama, elimde değil.


-Ne zamandır var bu şikayetler?


-Aslında beş-altı yıldır vardı ama son zamanlarda iyice arttı, dayanılmaz hale geldi. Hatta son zamanlarda namaz kılarken, Kur'an okurken, aklıma Allah'a küfür gibi düşünceler geliyor. Kesinlikle istemiyorum böyle düşünmeyi, çok üzülüyorum bu yüzden, ama engel olamıyorum, aklıma giriyor. O yüzden namazı bile aksatıyorum bazen.


-Yazık. Peki hiç tedavi görmediniz mi?


-Hayır. Zaten kimseye anlatamıyorum bile. Saçma bulacaklar, beni ayıplayacaklar diye çekiniyorum. Nedir bunlar doktor bey? Ne biçim bir hastalık bu?


-Bu anlattıklarınız 'obsesif kompulsif bozukluk' dediğimiz bir ruhsal hastalık. Halk diliyle vesvese hastalığı olarak bilinir. Bu hastalıkta kişinin aklına istemediği halde rahatsız edici, garip düşünceler gelir ve kişi de bu düşüncelerden kurtulmak için bazı garip davranışlar yapar. Kimi hastalarda mikrop kapma korkusu ve buna bağlı sürekli temizlenme vardır, kimisinde "kapı açık mı kaldı?" tedirginliği ile defalarca kilit kontrolü. Bazen de özellikle dini veya cinsel konularda rahatsız edici düşünceler gelir ve kişiyi ümitsizliğe, hatta depresyona bile götürebilir. Aynen sizdeki gibi yani.


-Başkalarında da var mı yani böyle bir hastalık? Ben hiç duymadım.


-Aslında epey sık rastlanan bir rahatsızlıktır bu. Ortalama otuz kişiden birinde görülür. Mesela bindiğiniz bir otobüste ortalama otuz kişi olduğunu farz edersek, içlerinde muhtemelen bir kişi bu hastalığı yaşamaktadır. Sizin durumunuzda pek çok kişi var yani. Ama onların da çoğu, sizin gibi utandıkları için hastalıklarını saklarlar. Bazıları da "biraz titizim sadece, huyum bu" deyip idare etmeye çalışır, doktora başvurmaz. Kimileri de 'hoca'lara giderler epey bir süre. Bu hastaların psikiyatriste baş vurmak için ortalama beş yıl bekledikleri tespit edilmiştir; sizde de olduğu gibi.


-Peki çaresi var mı? Benim hiç umudum kalmadı. Bazen intiharı bile düşünüyorum.


-Tabii ki çaresi var. Allah, verdiği her hastalığın şifasını da yaratmıştır zaten. Bu rahatsızlığa da iyi gelen ilaçlar bulundu. Kullandığınızda belirgin bir düzelme görürüz. Ama ilaç kullanma dışında sizin de yapmanız gereken şeyler var.


-Nedir onlar?


-Öncelikle hastalığın özelliklerini bilmeniz lazım. Şunu hiç unutmayın: Siz vesveselere önem verdikçe artar, önemsemediğiniz zaman azalırlar. Boş durup sadece bu düşüncelerle meşgul olursanız içinden çıkamazsınız. Bir işle meşgul olduğunuzda ise vesveseler hafifler.


-Gerçekten de öyle oluyor.


-Boş kaldığınız zaman bir işe sarılmanız lazım yani. Bu gibi hastalıklarda genellikle dinlenmeyi değil çalışmayı tavsiye ederiz. Zaten 'boş bırakılan tarlada yaban otu biter'. Siz zihninizi olumlu fikirlerle meşgul etmezseniz, boş boş oturursanız, garip fikirler kendiliğinden yeşerirler. O yüzden zihninizi meşgul edecek uğraşlar bulmanız lazım.


-Ama bana öyle geliyor ki, mesela o küfürler, kötü sözler kalbimden çıkıyor. Ben mahvoldum doktor bey.


-Eğer o vesveseler gerçekten sizin kalbinizin ürünü olsaydı, böyle rahatsız olmazdınız. "Bunlar sadece vesvese, ben bunlardan razı değilim. Bunları onaylamıyorum. Öyleyse benim fikirlerim değil." diye düşünün ve kendinizi suçlamayın. Eğer böyle sürekli kendinizi suçlarsanız, manevi kuvvetinizi iyice azaltır, teslim bayrağını çekersiniz.


-Bazen de mesela bir dini sohbette, çok güzel şeyler düşünürken, aklıma tam tersi biçimde pis şeyler geliyor. Bu neden peki?


-Bakın, 'çağrışım' denilen bir olay vardır. Her şey zıddını hatırlatır. Siyah beyazı, gece gündüzü, temiz kirliyi hatıra getirir. Onun gibi, kutsal şeyler de bazen tam tersi olan çirkin şeyleri çağrıştırabilir. Bu, insan zihninin çalışma şeklinin doğal bir sonucudur. Zaten pek çok insanın aklına böyle çağrışımlar gelir ama onlar üzerinde durmazlar, o vesvese de sönüp biter. Ama evham yapıp üstünde durdukça ve panik yaptıkça, o çağrışımın daha da kökleşmesine yol açarsınız. Zira düşünceleri zihinde en sağlam yerleştiren şey, o düşüncenin beraberindeki yoğun duygulardır.


-Peki bu düşünceler geldiğinde nasıl uzaklaştırabilirim onları?


-Bu tip vesveseler kovmayla gitmez, tersine artarlar. Mesela arılara "kışt, pışt" etseniz, daha fena üstünüze gelirler. İlgilenmezseniz dağılır giderler. Kendi halinde gezen köpeğe "hoşt" deseniz havlar, belki saldırır. Bakmazsanız yoluna gider. Vesveseler de böyledir. Sizin yapacağınız, vesvese geldiğinde onunla ilgilenmemek, dikkatinizi başka şeylere yöneltmektir.


Yalnız dikkat edin, 'düşünmemeye çalışmak' değil, 'başka şeyleri düşünmeye çalışmak' lazım. Aradaki fark çok önemli. Biz bu durumlarda şu basit yöntemi öneriyoruz: Aklınıza bir vesvese geldiğinde, diyelim ki yanınızda bir kalem olsun, onu elinize alın ve onunla ilgili fikirler üretmeye, hatta konuşmaya başlayın. "Bu lacivert bir tükenmez kalem. Boyu 15-20 santim kadar. Üzerinde Faber yazıyor. Yaklaşık üçte biri bitmiş." Saçma bile olsa, başka bir objeye dikkatinizi yöneltmeniz, zihninizi rahatlatır.


-Tamam, denerim. Peki neden oldu sizce bu hastalık?


-Bunun iki yönü var. Biri organik, biri psikolojik. Organik yönü beyindeki bazı maddelerle ilgili. Mesela nasıl ki midede asit fazla, koruyucu madde az olursa ülser olur, onun gibi, beyinde de bazı maddeler arasındaki dengesizlik bu hastalığa sebep olabilir. Bu tıbben ispatlanmıştır. Zaten onun için bu tür hastalara ilaç veriyoruz ve sadece ilaç kullanmak bile %70-80 düzelme sağlıyor.


-Ama ilaçlar aklı uyuşturmuyor mu? Pek kullanmak istemiyorum.


-Bakın, psikiyatrik ilaçların bir kısmı tedavi edicidir, bir kısmı da sakinleştirici. Bu hastalık için tedavi edici ilaçlar var. Ben de onları yazacağım zaten. Ama bazı ilaçlar da vardır ki, zaten özel bir reçete ile satılırlar, onlar sadece sakinleştirir, sizin tabirinizle uyuşturur. Ben bu tür ilaçları pek tavsiye etmiyorum. Fazla kullanınca alışkanlık yapabiliyor.


-Anladım.


-İlaçlarınızı yazdım. Umarım şifa bulursunuz. Ha, bu rahatsızlığın bir de kişilikle ilgili psikolojik yönü var demiştik. Ona yönelik terapi de yapılması gerekir. Ama terapiler için hastanın biraz rahatlamasını bekleriz genellikle. Bu sıkıntılı dönemde zihni toparlamak zordur zira.


-Tamam doktor bey. Sağ olun.


-Geçmiş olsun.