28 Kasım 2023

KIŞ DEPRESYONU


Sevgili dostum


Bu yazıyı Aralık ayının baharı andıran ılık bir gününde yazıyorum. Umarım sen okuyana kadar kış bastırmış olur. Umarım dedim, zira koca kış mevsimi hep böyle bahar gibi gitmemeli. Görünüşte merhametsiz, zahmetli gibi görünen soğuk ve kar gibi olaylarda binlerce hikmet ve rahmet saklı olduğunu biliyoruz. Ziraat mühendisi bir arkadaşım kış soğuklarının bir faydasını anlatmıştı. Buğday gibi tahılların tohumları eğer sıfır derecenin altında belli bir süre kalmazlarsa, baharda yeterince filizlenmiyor, verimsiz oluyorlarmış. İlginç, değil mi? 'Her zorlukla beraber bir kolaylık var' yani. Zaten mevsim devamlı bahar gibi olsa, baharın kıymetini de bilmezdik. O da ayrı.


Kış mevsimi ile beraber sende bir yorgunluk, keyifsizlik, içe dönme olduğunu yazmışsın. "Bu neden oluyor, bir hastalık mıdır?" diye soruyorsun. Aslında bahsettiğin değişiklikler kış mevsiminde hemen tüm insanlarda bir miktar olur. Ama eğer seni rahatsız edecek dereceye varmış ise, hastalık olarak kabul etmek lazım. Nitekim psikiyatride 'mevsimsel depresyon' diye isimlendirilen bir rahatsızlık var. Sonbahar-kış mevsiminde başlayan bu tablo ilkbahara kadar sürebiliyor. Halsizlik, moral bozukluğu, fazla yeme ve fazla uyuma ile seyrediyor. 


Bu rahatsızlığın sebebi tam bilinmemekle beraber, Güneş ışığının azalması ile ilişkili olduğu düşünülmüş. Bilirsin, İsveç, Norveç gibi İskandinav ülkeleri intihar oranının en fazla olduğu ülkelerdir. Bunun bir sebebinin de o bölgelerin Güneş ışığını daha az almaları olduğu anlaşılmış. Güneş oralarda yazın bile fazla yükselmediği ve parlamadığı için, Güneş ışığının bünyeyi uyarıcı etkisi yeterli olmuyormuş; hele kış mevsiminde depresyonlar çoğalıyor, bu da intiharların artmasına yol açıyormuş. 


Peki oralarda kış depresyonuna nasıl bir çare bulmuşlar, biliyor musun? Büyük (1x1 metrelik) panolara floresan lambalar monte etmişler ve evin orta yerine koymuşlar. Hasta (özellikle de sabahları) sık sık 3-5 saniye kadar o lambaya doğrudan bakınca, ultraviyole ışınları göz siniri yolu ile pineal bezini uyarıp melatonin salgısını etkiliyormuş ve bu da ruhsal ve bedensel canlanma sağlıyormuş. Sen böyle bir şey yapamasan da, fırsat buldukça Güneş'e bak; faydasını görürsün. 


Ama bana sorarsan, bu kış depresyonunun hikmetini de biraz düşünmemiz lazım. Çünkü madem bu halsizlik, keyifsizlik ve içe kapanma, kış mevsiminde çoğu kişide oluyor ve buna sebep olan doğal bir mekanizma da vücudumuza konulmuş, bu ruhsal değişimin bir hikmeti, bir faydası olması gerekir. Aklıma şöyle geldi: Dikkat edersen, yaz aylarında hayatımız daha aktif geçer. Pek eve girmek istemeyiz, geziler yaparız, inşaat, çiftçilik, ticaret gibi faaliyetler yoğunlaşır, sosyal hayat canlanır. Özetle, insanlar dış dünyaya yönelirler. Ama bu da ister istemez iç dünyada zayıflama yapar; terazinin iki kefesi gibi. Öyle olunca da, "Ben ne için yaşıyorum? Hedefim nedir? Hatalarım neler? Daha iyi olmak için ne yapmalıyım?" gibi hesaplaşmalar, yaz mevsiminin şamatası içinde genellikle ertelenir. 


Ama kış geldiğinde bu sorulardan kaçmak zordur. Dış dünya soğur, kararır, çekiciliğini kaybeder ve bizi evimize, iç alemimize iter. Hele yazın o coşkusu da gidip hafif bir depresyon da baş gösterince, iç hesaplaşma vakti gelir. İyi ki de gelir. Savaşta yıpranan bir askerin siperde dinlenip yaralarını sarması gibi, insan da kışın manevi yaralarını sarar, dinlenir, hatalarını düşünüp özeleştiri yapar. Yani görünüşte sıkıntı veren kış, sonuçta bir tür rahmete vesile olur. Yeni ve taze baharlar için, bir itici güç hükmüne geçer. 


O yüzden, kış mevsiminin bu yönünü görmeli, şikayet etmek yerine bundan faydalanmalıyız diye düşünüyorum. Halil Cibran'ın da dediği gibi: Bahçemizden geçen kışları kabullendiğimiz gibi, ruhumuzdan geçen kışları da öyle rıza ile kabullenmemiz lazım.