1 Kasım 2023

KISA NOTLAR

 

Anne veya babasının bir huyunu beğenmeyen, ama bu huyun sebebini de anlamayan genç, ileride aynı huya sahip olacak demektir. Denemesi bedavadır ama bedeli ağır olabilir.

*

Kadın su gibidir, bulunduğu kalıba uyar. Kadınlardan şikayet eden erkek, kendi kalıbına baksın.

*

Bir gencin, kendi fikrinin de alındığı aile içi kurallara uyması, kendisine zorla dayatılmış kurallara uymasından çok daha güzeldir. 

*

Emin olunmayan şeyler, sıklıkla ve yerli-yersiz tekrarlanır. Kendini ikna etme gayretidir bu aslında. Mesela sevgiliniz size sürekli "seni asla terk etmeyeceğim" diyorsa, ayrılık yakındır muhtemelen.

*

Çoğu insan kendisini neredeyse sadece mesleğiyle tarif eder. Böyleyken, gençlerin meslek seçiminin 18 yaşına kadar ertelenmesi, kimlik algılarının oturmasını geciktirecektir.

*

Sağlıklı bir çocuk yetiştirmek, hasta bir erişkini düzeltmekten çok daha kolaydır.

*

Güzel bir ceketle güzel bir pantolon, güzel bir takım olmayabilir. İki insanın ilişkisinde sorun olması, mutlaka birisinin hatalı olmasını gerektirmez.

*

Çocuklarıyla diyalog kurmakta asıl pay erişkinlerindir. Zira çocuklar henüz erişkin olmadılar ama, erişkinler onlar gibi çocuk oldular. O yaşlardaki hallerini hatırlayarak, çocuklarını kolayca anlayabilirler.

*

"Kadınlar sizin tarlanızdır." der ayet. Yani bir çiftçi nasıl ki tarlasını sürer, eker ve sularsa, erkeğin de eşini 'işlemesi' gerekir.

*

Başkalarını anlamak zordur. O yüzden çoğu kişi yargılamayı seçer.

*

Küçük çocukların ruhsal yapıları 'plastik'tir. Siz sağlam durursanız, o kendisini size uydurur, merak etmeyin.

*

Her sıkıntı, bir hatanın sonucu ve bir çözümün başlangıcıdır. Zaten yanlışın yanlış olduğunu anlamak da bir doğrudur. Mutluluğu yanlış yerde arayanların mutsuzluğa düşmesi de güzeldir yani.

*

Bir erkeğin çocuklarına yapabileceği en büyük iyilik, annelerini sevmektir. Zira ancak mutlu bir anne, mutlu bir çocuk yetiştirebilir.

*

Ergen, dinen ayrı bir bireydir. Onun hayatına despotça karışmak hatadır. Ancak fikir ve tavsiye verip, istediği takdirde de yardım edebilirsiniz. 

*

Bir insanın babasıyla ilişkisi tüm erkeklerle, annesiyle ilişkisi ise tüm kadınlarla ilişki kurma şeklini belirler. Çocuklukta yaşanan aile ortamı da kurulacak aileye yansıyacaktır.

*

İki mutsuz insan bir araya gelince, mutsuz bir çift olur ancak. Nikahta keramet vardır sadece, mucize değil. İyi bir evlilik kötü bir hayatı düzeltmez, düzelmiş bir hayatta iyi bir evlilik yapılır ancak. 

*

Kadın, merkezi kendi dışında olan bir dünyadır. 

*

Yolu olmayanın yoldaşı olmaz. Önce kendi yolunuzu belirleyin. Sonra o yola uygun yoldaşı da bulursunuz zaten.

*

Anne-babanız sizinle gurur duysa, ama yüzlerce kişi sizden nefret etse mi daha iyidir, yoksa anne-babanız sizden utandıklarını söylese, ama yüzlerce kişi size hayran olsa mı daha iyidir? 

*

Yarın dünyayı emanet edeceğimiz gençlere, bugün hiçbir sorumluluk vermemek ve her işlerine karışmak, onlara kötülük yapmaktır.

*

Sıkıntısı olan kişiler, karşılarındaki kişide sadece kendi dertlerinin devasını ararlar; onun gerçekte nasıl birisi olduğunu göremezler. 

*

Çocukları eğiten, ebeveynin konuşmaları değil, halleridir.

*

Esas marifet, kendimizle kavga etmek, başka bir insan olmaya çalışmak değildir; kabiliyet ve zayıflıklarımızı kabullenip, bu malzemeyle nasıl iyi bir sentez yapabileceğimizi bulmaktır. 

*


Hiç bir problem dünyanın sonu değildir, ama tüm problemler dünyanın gerçeğidir. Çocuğunuzun bunlarla yeterli dozda yüzleşmesi, hayatında karşılaşacağı benzer sorunlara hazırlıklı olmasını sağlar.

*

İnsan, kendi eksiğini tamamlayanı sever, kendine benzeyenle ise zıtlaşır.

*

Çocuklar öğrenmeye hazır olmadıkları şeyi sormazlar zaten.

*

"Öyle kadınlar sevdim ki aslında yoktular." demiş şair. Ama devamında yanılmış bence. Böyle bir sevmek görülmemiş değildir, tersine erkeklerin aşklarının çoğu böyledir zaten. 

*

Çocuklar ergenliğe kadar eğitilir, sonrasında sadece yönlendirilirler. Çocukken serbest bırakıp ergenlik sonrasında eğitmeye çalışmak ise fayda vermez, hatta ters tepebilir.

*

Aynada Güneş'i gören, aynayı sevmeli ama Güneş'e aşık olmalıdır.

*

*

Herkes başkalarını kendisi gibi bilir. Bir insanı tanımanın en kolay yolu, ona "İnsanlar nasıl sence?" diye sormaktır. Anlatacakları, aslında kendisini tarif edecektir. 

*

Hayal gücü arabalardaki uzun far gibidir. Gidilen yolun ilerisini göstermelidir. Havaya veya geriye bakmasında hiçbir fayda yoktur.

*

Her şey olması gerektiği için olur ve yaşanması gerektiği için yaşanır. Pişmanlık hissi "keşke olmasaydı" diye değil, "bir daha olmasın" diye verilmiştir.

*

Kırmızı başlıklı kız, anneanne kılığına girmiş kurdu tanımayacak kadar aptal değildi. Ama onun kurt olmamasını dilediği için, aldığı cevaplara kolayca kandı. Çoğumuz insanları bu yüzden yanlış değerlendiririz. Gerçeği görmek yerine kandırılmak istediğimiz için. Aslında başkaları bizi kandırmaz; biz kendimizi kandırırız.

*

Gece olmazsa gündüzün kıymeti bilinmez. En mutlu bir hayat bile, bir miktar hüzün içermek zorundadır.

*

İnsan, kendi eksiğini tamamlayanı sever, kendine benzeyenle ise zıtlaşır.

*

Hem "Ben kendi istediğim gibi yaşamak istiyorum" deyip hem de "İnsanlar beni sevsinler" demek, çifte standarttır. Birini tercih etmek zorundasınız; ya kendi yolunuzu, ya da çevrenin onayını. 

*

Ölümü düşünen, hayatının kıymetini daha iyi anlar. Aslında hayatı kıymetsiz ve anlamsız hale getiren, hiç ölmeyecekmiş gibi, hedefsiz biçimde yaşamaktır.

*

İdama mahkum birisi, idam sehpasının süslenmesinden zevk alamaz. Hepimiz idam mahkumlarıyız. Sadece tarihi belli değil idamın. Ve zindan eğlenceleri, darağacı süslemeleri ile avutuyoruz kendimizi. Ya da bir başka idam mahkumuyla. 

*

Başkalarında bizi rahatsız eden her özellik, kendimizi tanımamız için bir fırsattır. Eğer kendimizde de onun benzeri bir özelliğin olduğunu anlarsak tabii. İşte bunu başaranlar, "ahlakımı, ahlaksızlara bakarak düzelttim" demişlerdir.

*

Bir konuya hararetle itiraz eden kişi, o konuda yarası olan kişidir. Yarası olmayan, ilgisiz kalır. 

*

Bu dünya sınav meydanıdır. Sınavdaki kişinin mutluluğu, soruları cevaplama başarısına ve bu sayede duyduğu umut ve huzura bağlıdır; oturduğu koltuğun rahatlığına veya manzarasına değil.

*

"Arkasından gelecek olan baharın hatırına, bahçemizden geçen kışları kabullendiğimiz gibi, ruhumuzdan geçen kışları da öyle rıza ile kabullenmemiz lazım." demiş Halil Cibran. Tatsız dönemlerde hatırlamak lazım.

*

Hayatımızı belirleyen şey, yaşadığımız olaylar değil, o olayları yorumlama şeklimizdir. Hepimizin baktığı aynı dünyadır. Ama gördüklerimiz, 'gözlüğümüzün' rengine ve temizliğine göre değişir.

*

Boş bırakılan tarlada yaban otu biter. Yüksek idealler ve ciddi uğraşlar ile meşgul olmayan bir zihinde, gereksiz vesveselerin ve sıkıntılı hayallerin doğması kaçınılmazdır. Sürekli bir uğraş ve mücadele içinde olmak, insanın temel bir ihtiyacıdır.

*

İnsan, başına gelen olayların zorladığı yolda değil, kendi seçtiği yoldadır.

*

Hz. Ömer'e sormuşlar: "Nefsinle nasıl mücadele ediyorsun?"

Demiş: "Nefsim beni aşırı keyifli olmaya sevk ettiğinde, üzücü hatalarımı düşünürüm. Nefsim beni ümitsizliğe sevk ettiğinde ise, sevindirecek iyiliklerimi düşünürüm."

*

Hepimizin vücudunda adrenalin salgılanır. Ve mutlaka bir şekilde boşalmak zorundadır. Eğer onu çalışıp yorularak boşaltmazsanız, olur olmaz yerlerde boşalır. Sonuçta da gereksiz heyecanlar, yersiz panikler başlar. 

*

Sürekli başkalarını tenkit etmekle uğraşan insan, asıl kendisinden memnun değil demektir.

*

Bu dünya Cennet de değildir Cehennem de. Ama burada Cennet'i beklemek, Cehennem'i yaşamaya sebep olur. İmkansızı istemek, üzüntü ve hayal kırıklığı sebebidir.

*

En sert ve soğuk görünen insanlar, aslında en kırılgan insanlardır. İçlerindeki yumuşak özü, sert bir kabukla koruma isteğidir o sertlik.

*

Küçük problemlere takılmayı önleyen, büyük ideallerdir. Önemli bir amaçla bir yere gidiyorsanız, ne omuzunuza çarpanlar, ne de size ters ters bakanlar, umurunuzda bile olmaz.

*

Birilerini çekiştirip "Filanca neden böyle yapıyor, anlamıyorum." diyen kişiye, "Haklısın, anlamıyorsun." derseniz, belki biraz ayıp olur ama doğru bir geri-bildirim yapmış olursunuz.

*

Kendilerini, hayallerine kıyasla yetersiz gören kişiler, o yüksek konumda görünebilmek için, kibir, gurur ve övünme gibi tavırlara başvururlar. Yani en kibirli görünen, kendini en yetersiz hissedendir. Kızmak değil acımak lazım.

*

Sorunlarını başkalarına fatura etmek, görünürde kolay ama aslında çözümsüz bir yoldur. "Başkaları değişmezse, ben düzelmem" demektir bu. Zaten bizim görevimiz sadece kendi hatalarımızı düzeltmektir, başkalarını suçlamak değil. 

*

Kolay görünen insan, en zor insandır. Rahat paylaşıyor, kolay anlatıyor sanırsınız ama, istediğini anlatır, istemediği şeyleri de saklar. Onu tanıdığınızı zanneder ama yanılırsınız.

Kalabalık bir caddede yürürken, sanki herkes sizin üzerinize geliyormuş gibi hissedebilirsiniz. Ama unutmayın ki o insanların da hepsi sizin hissettiğiniz gibi hissediyorlar.

*

Öfkeyi yutmak lazım, evet. Ama yutulan şey eğer hazmedilmezse, bir süre sonra mutlaka kusarak çıkarılır. Bunu da unutmamak lazım.

*

"Ağaca dayanma kurur, insana dayanma ölür." demişler. Sizin mutluluğunuz bir başkasına bağlı ise, bu kez de onu kaybetme korkusu ile acı çekersiniz.

*

'İnsanların aklı pazara çıkmış, herkes kendi aklını beğenip almış.' Oysa bugünkü sorunlarımız o pek beğendiğimiz aklımızın sonucudur. Eğer farklı bir hayata başlamak istiyorsak, başka insanlardan ya da kitaplardan yeni bakış açıları öğrenmek zorundayız.

*

Arada bir, sevdiklerinizin öldüğünü hayal edin. Eğer onları kaybetmenin acısına dayanamayacak durumda olduğunuzu görürseniz, ölüm gerçeğiyle yeterince yüzleşmemiş, ölüme karşı bir teselli bulmamışsınız demektir.

*

Sağlığın tek kelime ile tarifi yapılsa, cevap 'denge' olurdu. Mesela kan şekeri düşükse de kötüdür, yüksekse de. Tansiyon da öyle. Marifet, orta noktayı bulabilmektir, olabildiğince.

*

Fikirlerinizi değiştirmekten çekinmeyin. Zira onların kölesi değil sahibisiniz. Zaten fikirlerini bile değiştiremeyenler, hiçbir şeyi değiştiremezler.

*